28 Temmuz 2008 Pazartesi

Ömer Hayyam

Talat Halman' dan Sabahattin Eyuboğlu'na, İbrahim Edip' den Yahya Kemal Beyatlı' ya onun dizelerini, rubailerini çevirdiler. İran devletinin adını tarihe yazdıran gelmiş geçmiş en büyük düşünürlerden biri oldu. Yazdığı rubailer neredeyse yeryüzünde her dile çevrildi, çünkü hitap etmediği hiç kimse yoktu, aşıklardan alkoliklere, hastalardan politikacılara herkese sesleniyordu. Ben de Dost Kitabevinden aldığım incecik bir derlemesinden gözüme güzel, kulağıma ahenkli gelenleri yazayım dedim :) here it comes :D
Dünyada akla değer veren yok madem,
Aklı az olanın parası çok madem,
Getir şu şarabı, alsın aklımızı:
Belki böyle beğenir bizi el âlem!
*
Adam olduysan hesap ver kendine
Getirdiğin ne ? Götüreceğin ne ?
Şarap içersen ölürüm diyorsun:
İçsen de öleceksin, içmesen de!
*
Sevgili seninle ben pergel gibiyiz
İki başımız var bir tek bedenimiz
Ne kadar dönersem döneyim çevrende
Er geç baş başa verecek değil miyiz ?
*
Ferman sende ama güzel yaşamak bizde
Senden ayığız bu sarhoş halimizde
Sen insan kanı içersin biz üzüm kanı
İnsaf be sultanım, kötülük hangimizde ?
*
İçer, sarhoş olurum, aklım şu kadar kalır,
Ne zaman ayılmaya görsem neşem dağılır
Öyle bir hali var ki insanın, ne sarhoş, ne ayık
İşte en güzel yeryüzünde öyle yaşamaktır.
*
Dostunu erkekçe seven kişi
Pervane gibi özler ateşi
Sevip de yanmaktan kaçanların
Masal anlatmaktır bütün işi
*
İnsan yüreğinde mum, yakılmak ister
Dost yok: yara kalmışsa dikilmek ister
Aşk cahili, yanmak ve dayanmak bilmez;
Aşk kendi gelir-okulda öğretmezler.
*
Bir tatlı, güzel kız, gelse şu mevsimde eğer
Bir kırda kadeh doldursa, şarap verse eğer
Herkes kınasın varsın, bu sözümden ötürü
Hayyam köpek olsun, cenneti isterse eğer
*
Ansızın kulu kölesi olduk o dilberin
El çektik, her cennetten, her tövbeden
Sofu müslüman olmuş dönerken herkes
Biz koyu putperest döndük Kâbeden.
*
Bilgenin yüreğinde her dilek,
Anka Kuşu gibi gizli gerek.
Damla nasıl inci olur denizde ?
Sedefler içinde gizlenerek.

9 Temmuz 2008 Çarşamba

Uzun zaman olmuş yazmayalı, özlemişim.
Ne tatil planı kaldı hesapta, ne de tatlı rüyalar. Okul bittikten sonra belki bi karadeniz yaparız diyoduk, o fikir de öldü, şimdilerde ankaranın sıcağı ile beraber yavaş yavaş pişiyoruz. Bir yandan da generallerin tutuklanmasına ağzımız açık seyirci kaldık, inanılmaz bir olay. Türk Silahlı Kuvvetlerinin şerefli ordusuna yıllarca hizmet ederek orgeneral kademesine kadar yükselen iki tane emekli asker, şimdilerde hapishanede yatıyor. İlk duyduğumda da inanamamıştım, hala da (onlarca haberden, internetten izlediğim görüntülerden sonra bile) onların hapiste olduğuna inanasım gelmiyor. Neyse, burasının siyaset tartışmaya ne kadar müsait bir yer olduğu tartışılır bu konuyu başka yerlerde yeteri kadar insanın tartıştığına zaten inanıyorum.
Bu arada ilginç bir şey öğrendim yakın zamanda, matematik problemi çözmek (veya düzenli beyin egzersizi yaptıran herhangi birşey olabilir, satranç gibi) IQ seviyesini hızlı artıran etkenlerden bir tanesi imiş. Bilim adamları bugüne kadar IQ ' nun kalıtsal olabileceğini de göz önünde bulunduruyordu ancak bundan sonra kalıtsal zeka faktörü iyice azalmış gibi duruyor. Biz burada nelerle uğraşıyoruz adamlar nelerle uğraşıyorlar. Japon bilimadamları da suya yazı yazabilmişler. Bütün latin alfabesini, ve bazı kanji (japon alfabelerinden bir tanesi) harflerini yazabiliyorlarmış. Suya çeşitli yerlerden (simetrik şekilde dizili) 100 tane dalga cihazı ile farklı güçlerde dalga uygulayarak yazabilmişler, inanılmaz bişi. Bi tane de resim koyalım tam olsun di mi :D



Resimde latin harflerinden 's' harfini görebilirsiniz. Bu arada bu yazıyı yazarken kuzenim, "bilgisayar efekti olm o yoksa mümkün değil olmaz" şeklinde bir beyanatta bulundu, ona da buradan selam ederim. Japon bilimadamları onlarca yıl kassın uğraşsın sen kalk lise 1. sınıfta yapamazlar edemezler de! O da iimiş :D